Ekonomist Mariana Mazzucato, 2013 yılında “Girişimci Devlet” adlı kitabını yayınladığında, yedi yıl sonra, dünyanın yüz yıldır görmediği büyük bir sağlık felaketi ile mücadele ettiği bu günlerde, bu eserin daha da güncel olacağını tahmin edemezdi.
Girişimci Devlet eseri, “özel sektör inovasyonun temelidir” kavramını, büyük bir araştırma sonucunda tepetaklak ederek, aslında kamunun verdiği teşvikler, desteklediği patentler, altyapısını hazırladığı buluşlar sayesinde büyük inovasyonların doğduğu, özel sektörün de kamu desteği sayesinde bu inovasyonu gerçekleştirdiği üzerine çok inandırıcı, verilerle dolu bir kaynaktır. Modern kapitalizmin kökeninde kamu ve özel sektör ilişkisinin yadsınamayacak bir simbiyotik bir ilişkisi olduğunu belirten eser, neo-liberallerin 1980’lerden beri kamuyu özel sektörün ayağına dolanan bir engel olduğunu iddia etmesinin aslında kamunun gücünü törpüleyerek, özel sektörün “tek başına kahraman” rolüne bürümesine bilinçli bir şekilde yol açtığını savunuyor. IBM’den Apple’a kadar batıda özel sektörün nasıl kamunun birçok alanda desteğiyle büyüdüğünü çok sürükleyici ve herkesin rahatlıkla anlayacağı bir dilde anlatıyor.
Peki Mariana Mazzucato’nın kamu-özel sektör ilişkisini irdelediği eseri, aynı zamanda etki yatırımı ve sosyal inovasyon için de bize bir yol gösterebilir mi? COVID-19 ile boğuştuğumuz bu günlerde kamunun teşvik ve istikrar paketleri ile sosyal politikaları, orta ve uzun vadede özel girişimcilerin sosyal inovasyon yapması için seferber edilebilir mi?
Etki yatırımı uzmanlarının en çok söz ettiği finansal yatırım araçlarından biri olan karma finans (blended finance), aslında kamu-özel sektör ilişkisinin sosyal fayda yaratmak için nasıl kullanılabileceğine tanıklık ediyor. Uluslararası finans kurumları ve yerel-ulusal kamu kurumları sosyal inovasyonu hızlandıracak bir girişimde, ilk sermayeyi koyarak, hem kar hem de sosyal fayda yaratmak için ise soyunan sosyal girişimcileri destekleyebilirler.
Türkiye örneğine dönelim şimdi. Tesadüf bu ki, Etkiyap’ın İcra Kurulu üyelerinden, ekonomist Prof. Dr. İpek İlkkaracan, Mariana Mazzucato ile aynı yıllarda New York’taki “The New School”da ekonomi doktorasını yapıyordu. Prof. Dr. İlkkaracan yıllardır bakım ekonomisi üzerine araştırmalar yapıyor, makaleler yazıyor, uluslararası ve ulusal boyutta bu kavramın kendi tabiriyle “Mor Ekonomi”nin temeli olduğunu vurguluyor, bu sayede istihdam yaratılabileceğini, cinsiyet eşitliği konusunda büyük bir adım atılacağını, %30’luk kadın istihdam oranlarının artacağını önemle belirtiyor. Prof. Dr. İlkkaracan bakım ekonomisini, “çocuklar, yaşlılar, hastalar, engelliler gibi bakım desteğine muhtaç grupların, aynı zamanda sağlıklı yetişkinlerin, günlük yaşamlarını idame etmek için gereksinim duydukları, fiziksel, sosyal, duygusal desteği sağlayan bakım hizmetlerinin üretim ve tüketimine dayalı tüm iktisadi faaliyetler” diye tanımlıyor. “Mor Ekonomi” ve onun temel taşı bakım ekonomisinde kamu-özel sektör işbirliği, sosyal girişimcileri bu alana zaman ve sermaye kaynağı yaratmaya teşvik edebilir muhakkak. Bu sayede sosyal inovasyon teorik bir fikirden, uygulamaya geçebilir, sosyal girişimcilik sayesinde tabana yayılabilir. Prof. Dr. İlkkaracan’ın bu konuyla ilgili tezlerine gelecek yazılarımızda daha kapsamlı yer vereceğiz.