Daha önce hiç yaşanmamış olağanüstü ve öngörülemez bir dönem yaşadık. Bu dönemden kesin olarak nasıl ve ne zaman çıkılacağı da henüz belli değil. Birçok kişi bu yaşadığımız süreci en büyük “siyah kuğu” olayı olarak nitelendirdi. Bu makalenin konusu ise negatif ve belirsizlik dolu bu süreçten çıkarılabilecek pozitif çıkarımları tespit etmek. Bu bakış açısıyla, post Korona döneminde, hangi Fintech’lerin büyüyeceğini ve banka ile Fintech ortaklığının nasıl şekilleneceği konusundaki öngörülerimi paylaşacağım.
Bu makale, süreç içinde okuduğum çeşitli kaynaklardan, katkıda bulunduğum diğer çalışmalardan çıkarımlarımı ve öngörülerimi kapsayan kısa bir çalışmadır ve arzu edildiği takdirde Fintech’lerden ve bankalardan başka uzmanların katılımıyla daha da genişletilebilir. Bu makaleyi kaleme aldığım Ağustos ayı sonu itibariyle ilk Korona dalgasından çıkılmış olsa bile, henüz genel geçer etkili bir tedavi ve aşı bulunamamış durumda. Haziran ayında başlayan normalleşme süreci hız kazansa da ikinci bir dalga veya birinci dalganın geri dönüşü ihtimali belirmişti. Umarım yeni ve daha büyük bir dalga gelmez ve toparlanma devam eder. Ama her ne olursa olsun Mart-Haziran arası dönem, gerek kişilerde gerekse kurumlarda tutum değişikliklerini ve yeni arayışları tetiklemiş durumda.
Mart – Nisan 2020 itibariyle hükümetler teşvik paketlerini birbiri ardına ilan etti ve farklı seviyelerdeki hareket kısıtlamaların etkilerini azaltmak için çok düşük bir faiz oranıyla, neredeyse sınırsız likidite verdiler. Hatta ikinci, üçüncü genişleme paketlerini açıklayan ülkeler bile oldu. Vatandaşlarına ve özellikle küçük işletmelere yönelik bu teşvik paketlerinin ihtiyaç sahiplerine ulaşmasında birçok ülkedeki bankacılık altyapılarının bu hacim ve yaygınlıktaki işlemleri karşılayacak dijitallik ve esneklikte olmadığı ortaya çıktı. Bu nedenlerle Fintech’lerin ve onlarla ortaklık yapan bakaların yeni işbirlikler ve iş modelleri yaratabilmesi ve mevcut işlerini hızla büyütmeleri mümkün görünüyor.
Büyük resme baktığımızda, Fintech ve bankalar için oluşacak fırsatları ve büyüme alanlarını üç kategoride gruplandırabiliriz; işletmeler ağırlıklı olarak KOBİ’lere yönelik fırsatlar, bireysel tüketicilere yönelik fırsatlar ve bunları kolaylaştıracak altyapı ihtiyaçları.
İşletmeler – KOBİ’ler Korona krizinden en fazla etkilenen kesim küçük işletmeler oldu. Nakit akışları günlük müşteri trafiğine bağlı olan KOBİ’ler, mevcut kısıtlamalarla ya kurallar gereği kapalı kaldı ya da istisna sektörlerden bile düşük taleple de olsa açık kalmakta zorlandı. Kısıtlamalar büyük oranda hafifledi veya tamamen kalktı ama yaşanan şok nedeniyle işletme sermayesi ve nakit akışında sıkıntı büyüyerek devam ediyor. Hizmetler sektörü, özellikle seyahat ve turizm sektörü en büyük hasarı alan sektörler olarak bu dönemden çıkacaklar. Yine de şu bir gerçek ki, her sektör kendi payına düşen hasarı aldı ve belki de daha tam toparlanmadan ikinci dalgada yeni bir hasar söz konusu olacak.
KOBİ’ler için işletme sermayesi ve borçlanma imkanları
Hükümetler, bir çok ülkede bankaları KOBİ’lere yönelik oluşturdukları fonlardan kredi vermeleri için görevlendirmiş durumda ancak bankalar daha önce ihmal ettikleri bu geniş bir kitleye altyapısal olarak kredi vermeye hazır değil. Bankaların uygulamalarını ve organizasyonlarını hızlı bir şekilde değiştirmeleri hızlı ve kolay olmuyor. Çoğu ülkede klasik bankalar, hükümetler hızlı bir iyileşme istediği için dağıtım hızını yakalayamadı. Fintech ekosisteminin hali hazırda olgun olduğu ülkelerde, hükümetler bazı Fintech’ler ile doğrudan veya dolaylı çalışmaya başladı bile. Örneğin, Square ve Paypal Amerika da bu işe gönüllü oldu. Bankalar, işletme sermayesi olarak KOBİ’lere borç vermek için hızlı çözüm sağlamak ve mevcut kredilerin daha esnek bir şekilde geri ödenmesi sağlamak için Fintech’ler ile iş birliği yapıp mevcut çözümleri müşterilerine sunabilecek durumda. Örneğin, İngiltere devlet bankaları Funding Circle ile SME kredi paketleri iş birliğine başladı.
KOBİ’ler için Dijital Bankacılık
Dijital bankacılık alanında rekabet, bireysel müşteriler geçen yıllarda çoktan kızışmıştı. Bireysel bankacılıkta başarılı olan Revolut, N26 gibi bankalar Korona’dan önce de zaten KOBİ’lere yönelik dijital bankacılık alanına yeni ürünlerle girmişti. Bundan sonraki dönem de faiz oranları düşük olduğundan, kar marjları çok sınırlı olacak. Muhtemelen merkez bankaları ve BDDK gibi düzenleyiciler, komisyon ve ücretlere de bir sınır koyacaktır. Şubeden hizmet vermek görece pahalı olduğu için dijital hizmetler öne çıkacaktır. KOBİ’ler için dijital bankalar veya bankaların dijital versiyonunun geliştirilmesi, bankaların KOBİ müşterilerine düşük maliyetli bir modelde hizmet etmesine yardımcı olacaktır. Hali hazırda bu alana girmiş dijital bankalar ve klasik bankaların dijital kollarında hızlı bir büyüme ve müşteri tabanı kayması görmek çok mümkün olacaktır. Bu alanda kısmen on-line hizmetler ile olan bankalar çok hızlı bir şekilde Fintech’ler veya @Mambu gibi bulut üzerindeki API tabanlı çözümlerin yardımıyla hızlı şekilde MVP versiyonlarını piyasaya oluşturmalıdır. Hesap, kart gibi temel hizmetleri ücretsiz sunup, daha kapsamlı hizmetler için abonelik veya ücret isteyen Freemium modellere geçmelidirler.
Tedarik Zinciri Yönetimi ve Finansmanı
Korona sonrası dönemde, yeni arz ve talep dengeleri ile karşı karşıyayız. Tüm iş alanlarının sağlıklı çalışması için arz zinciri hayatı önemde. Korona sonrası düşen kar marjları ile artan batık kredi riski altında bir finans sisteminin seçici bir şekilde gerçek iş faaliyetlerinin sürekliliği için fonlarla desteklenmesi daha da önemli hale gelecektir. Doğru teknolojik ve hukuki alt yapı ile piyasalardaki aşırı likidite nedeniyle gerek finansal kurumlar gerekse büyük şirketler daha az riskli ve giderek daha kârlı bir iş olan tedarik zincirini finanse etmeye kolaylıkla yönelecekleridir. Ayrıca, hükümetler yarattıkları fonların iş ve ticaret için olası bir likidite tuzağını hafifletmek için kullanıldığından emin olmak isteyeceklerdir. Tedarik zinciri yönetimi ve finansmanında uçtan uça süreçlerle uberizasyon gerekecektir. Monimove gibi bir Fintech’in bunun için iyi bir örnek olabileceğini göreceğiz. Ayrıca, blokzincir bu açıdan artık hayati hale gelip endüstri standart haline gelecektir. Blokzincir konusuna altyapı – ekosistem kısmında daha detaylı değineceğim.
Görkem Çokçetin | LinkedIn
Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Almanya ve İtalya’da inovasyon ve Fintech’ler alanında 10 yıl, bankacılık sektöründe toplam 20 yıl tecrübesi bulunan Görkem Çokçetin, 2020 yılı başına kadar Emirates NBD şirketinde Fintech ve Dijital işbirliğinden sorumlu Başkan Yardımcısı olarak görev yapmıştır. EFMA kıdemli danışmanı ve SEEED Danışmanlık şirketi kurucusu olup Dubai merkezli Enhance Girişim Stüdyosunda kurum içi girişimcidir.