2020 yılının çok satan kitapları arasında yer alan “Upstream” iş dünyasına farklı bir bakış açısı sunuyor. 2019 yılında pandemi öncesi yazılmasına rağmen, satır satır okunup incelemesi gereken bir kitap.
Upstream sözlük anlamıyla “akıntıya karşı gelmek” demek. Dan Health bu kitapta bir olay meydana gelmeden veya bir sorun ortaya çıkmadan farklı bakarak sorunun nasıl oluşmadan engellenebileceğini yaşanmış örneklerle anlatıyor.
Sorunları gerçekleşmeye başlamadan çözebilmek.
Upstream yaklaşımını uygulamak için 3 engeli aşmak gerekiyor:
- Problemi gözden kaçırmak: Eğer sorunu göremezsek çözemeyiz.
- Problemi sahiplenmemek: Probleme tepki vermek yerine sorumluluk alarak çözmek. Çoğu zaman yaşanan problemleri başkası çözsün diye bekliyoruz. Problemden sorumlu olmayabiliriz ama bu durum çözmemize engel değil.
- Problemlere dar bir bakış açısıyla yaklaşmak: İnsanlar birçok problemle karşılaştıklarında, genellikle pes ederler, kısa vadeli çözümlere odaklanırlar. Bu durum reaktif düşünmeye neden olur. Kısa vadede durumu kontrol altına alacak bir çözüm üretsek bile, sorunlara sistematik bir bakış açısıyla yaklaşmazsak, aynı dar alanda sadece ileri gitmeye çalışarak bir döngüye gireriz ve problemlerin içinde yaşarız.
Bu kitabı okuyunca aklıma “Etki yatırımlarında Upstream yaklaşımı uygulanabilir mi?” sorusu geldi.
Bu sorunun yanıtı kitapta anlatılan Interface’in hikayesinde yatıyor. Interface Ray Anderson’un kurduğu, dünyanın her köşesinde hizmet veren bir halı şirketi. Ray Anderson 1994 yılında, “akıntıya karşı kürek çekme” düşünce tarzını benimseyerek şirketinin petrol ve türevlerini yoğun kullanan bir firmadan, ekolojik dengeyi gözeten bir şirkete dönüşmesi için agresif sürdürülebilirlik hedefleri koyuyor ve 2020 yılında “Mission Zero” hedefine ulaşmak için şirketinin fabrikalarını, ürünlerini ve tedarikçilerini, dönüştürmeye karar vererek pozitif çevresel etkiyi sağlamaya çalışıyor.
Interface’in “Mission Zero” hedeflerini aşağıda görebilirsiniz:
- Interface halı karosu ürünlerinin karbon ayak izinde %69 azalma,
- Dünya genelinde Sera Gazı (GHG) emisyonlarında %96 azalma,
- Dünya genelinde fabrikalarında %89 yenilenebilir enerji kullanımı, %100 yenilenebilir elektrik kullanımı,
- ABD ve Avrupa üretim tesislerinde %99 yenilenebilir enerji kullanımı,
- Dünya çapında ürün yapmak için üretim birimi başına enerji kullanımında %46 azalma,
- Dünya genelinde fabrikalarda üretim birimi başına %89 su kullanımında azalma,
- Küresel işletmelerinde, düzenli depolama sahasında atıkların %92 oranında azaltılması.
1994 yılında tüm şirketlerin hissedar değerine odaklanarak karlarını maksimize etmeye odaklandıklarını düşünürsek Ray Anderson’un hedefi akıntıya kürek çekmek olarak düşünülebilir. Ray Anderson en karlı olduğu yıllarda yaklaşan çevre problemini görerek, hem kendisi hem de ekibi ile sorumluluğu alarak şirketini tüketen ve kirleten bir şirketten, üreten ve çevreyi koruyan bir şirkete dönüştürüyor. 2011 yılında ölüyor ama fikirleri şirketinde yaşamaya devam ediyor. Şirket son 25 yılda bu alanlarda kayda değer bir ilerleme kaydediyor ve 2020 yılındaki “Mission Zero” hedefine yaklaşıyor.
Kitabı ve kitapta yazan örnekleri okuyunca Upstream’in bir etki yaklaşımı olduğunu düşündüm. Etki yatırımları daha iyi, temiz ve refah içinde yaşamayı hak eden bir dünya için çok önemli. İyi bir etki yatırımı, bir sorunu, sorumluluğu geniş bir katılımcı paydaş grubu ile alarak bütünsel bir bakış açısıyla toplumun faydasına çözmeye çalışıyor. Etki ölçümlemesi ve etki yönetim stratejisi sürdürülebilir bir şirket yönetimi için önemli.
Bir şirketin nasıl dönüşebileceğini görmek ve dönüşen şirketlerin hayat hikayelerini öğrenmeniz için Upstream kitabını okumanızı öneririz.