Sürdürülebilir Kalkınma için İstanbul Sözleşmesi’nin Önemi

Kategori: Etki Yatırımı Tarih: 14 Mart 2021
2

Sürdürülebilir Kalkınma için İstanbul Sözleşmesi’nin Önemi

Eylül 2015’te Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 193 ülkenin temsilcileri Birleşmiş Milletler nezdinde bir araya gelerek 2030 yılı sonuna kadar ulaşılması hedeflenen 17 Sürdürülebilir Kalkınma hedefi belirlediler.

Birleşmiş Milletlerin Küresel Hedefleri, 2030 yılına kadar yoksulluğu sona erdirmeyi, gezegenimizi korumayı ve herkes için refah sağlamayı hedefliyor.  

Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın ve kız çocuklarının güçlenmesi, eşit haklara ve olanaklara sahip olup bunları kullanabilmeleri, şiddet ve ayrımcılıktan uzak yaşamaları, karar mekanizmalarına ulaşabilmeleri ve kamusal ve özel alanda ayrımcılığın temel sebeplerinin ortadan kalkması Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin önemli bir parçasıdır ve aynı zamanda kapsayıcı ve sürdürülebilir kalkınmanın tüm boyutlarının da ayrılmaz bir parçasıdır. 

Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınlara yönelik ayrımcılığın 2030 yılına kadar ortadan kaldırılması için hiç kuşkusuz acil eylem şarttır. 

Örneğin, üye ülkeler eşitliği proaktif olarak ilerletmek için ayrımcı yasaları değiştirmeleri ve yeni mevzuatı hayata geçirmeleri gerekmektedir.  49 ülkede kadınları aile içi şiddetten koruyan yasalar yokken 39 ülkede kız çocukları eşit miras hakkından yararlanamamaktadırlar.  

Bugün dünyadaki en yaygın insan hakları ihlallerinden biri kadınlara yönelik şiddettir. 

87 ülkeden alınan verilere göre, 50 yaşın altındaki her 5 kadından 1’i son 12 ay içinde bir yakını tarafından fiziksel ve / veya cinsel şiddete maruz kalacaktır. Çocuk evlilikleri gibi zararlı uygulamalar, her yıl 18 yaş altı 15 milyon kızın çocukluğunu çalmaktadır.

Kadınlara karşı toplumsal cinsiyet ayrımcılığının gelmiş olduğu son nokta kadına yönelik şiddet olaylarında kendini gösterir. 

Bu konuya devletlerin somut önlemler almaya zorlanması ve daha üst bir bilinç oluşturulmasına yönelik ihtiyacın neticesinde -Türkiye’nin de taraf olduğu- İstanbul Sözleşmesi doğmuştur.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından 7 Nisan 2011 tarihinde Strazburg’ta onaylanan “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılmış ve ilk aşamada Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 18 ülke tarafından imzalanmıştır. 

Sözleşme, Türkiye’nin Avrupa Konseyi dönem başkanlığında İstanbul’da imzaya açılmış olması nedeniyle “İstanbul Sözleşmesi” olarak da anılmaktadır.

İstanbul Sözleşmesi’nin 1. Maddesi Sözleşmenin amaçlarını açıkça ortaya koymaktadır. Sözleşmenin maksatları şunlardır: 

  1. a) kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak; 
  2. b) kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak; 
  3. c) kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak; 
  4. d) kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini yaygınlaştırmak; 
  5. e) Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak. 

Anlaşılacağı üzere İstanbul Sözleşmesi hükümlerinin hayata geçirilmesi, 5 numaralı Sürdürülebilir Kalkınma Amacı olan “Cinsiyet Eşitliği”nin gerçekleştirilmesini sağlayacaktır. İstanbul Sözleşmesi bu anlamda toplumun kalkınması için önemli bir araçtır.