Birleşmiş Milletler tarafından 2015 yılında ilan edilen Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, öngörüldüğü gibi 2030 yılında gerçekleştirilmiş olacak mı? Açlığın giderilmesinden, yoksulluğun sonlandırılmasından, iklim değişikliği ile mücadeleden ve kadın erkek eşitliğinin sağlanmasından söz ediyoruz; çözülmesi kolay olamayan ve zaman alan küresel sorunlar…
Özellikle COVID-19 süreci ile birlikte daha da karmaşıklaşan küresel problemlerin giderilmesi, dünya üstünde hiç kimsenin geride kalmaması için kalan 9 yıl yeterli mi? Son projeksiyonlar gösteriyor ki, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın gerçekleştirilmesi ve sayılan sorunsalların çözüm bulması 2092 yılından önce mümkün değil.
Dünya, 2015 yılında Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın ilan edildiği dünya olmaktan uzak! O günden kalan geleneksel sistemler, 2030 yılına kadar tamamlanması beklenen hedeflere ulaşılması için yetersiz kalmakta. Karmaşık problemlerin çözümünde sistemlerin değişikliği gerekiyor. Sistemlerin hızla değişmesi için gereken en önemli unsur ise teknoloji.
Bugünün karmaşık sorunlarına baktığımızda, sorunun tek bir nedenden oluşmadığını, bilakis birçok sorunun bir araya gelmesi sonucu oluşmuş bir sorun yumağı olduğunu görüyoruz. Karmaşık bir sorunu meydana getiren bu alt sorunlar arasındaki sebep sonuç ilişkisini anlamazsak, sorunu çözüme kavuşturmak mümkün olamıyor. Sorunların arasındaki bu girift ilişkiyi anlamak için ihtiyacımız olan anahtar kelime ‘paydaşlar’ dır. Karmaşık sorunların çözülmesinde, ancak sorunun farklı yüzlerine odaklanarak, soruna muhatap olan paydaşların farklı perspektiflerinden faydalanarak sonuca ulaşabiliyoruz.
Karmaşık sorunların çözümünde, soruna muhatap farklı paydaşların farklı perspektiflerini etüt ederken, özellikle insan davranışlarına ilişkin toplanacak verilerin işlenmesi için geleneksel yöntemler, kısacası insan gücü bizi sınırlamakta. Bu anlamda, sistem değişikliği yaklaşımı içinde teknoloji, özellikle verinin toplanması ve işlenmesi noktasında çok büyük önem taşıyor.
Teknolojik platformların, insan davranışları hakkında bilgi toplaması ve işlemesi yanında makine öğrenmesi ile hızını katladığını hesaba katarsak, sistem değişikliğinde teknoloji kullanımının önemini daha iyi anlarız. İşin daha kısa zamanda, daha az maliyetle yapılıyor olması da cabası.
Karmaşık sorunların çözümünde sistem değişikliği yaparken bir diğer önemli konu da, sosyal sermayenin etkin kullanılması noktasında karşımıza çıkıyor. Sorunun çözümü için ayrılan kaynakların kullanımında, insan kaynaklarının mobilize edilmesinde ortak kullanılan iş yazılım platformları işi kolaylaştırıyor.
Tüm bu gelişmeler elbette ki, fon arz eden kurumların yaklaşımını da etkilemekte. Fon sağlayıcılar, pozitif sonuç odaklı çözümlere yönelmek suretiyle portföylerini destekleyecek inovatif kapasiteye sahip yatırımları tercih ediyorlar. Böylece, inovatif ve teknolojik bazlı yatırımların eksponensiyel etkisi tercihleri ve trendleri de belirlemiş oluyor. Yatırımların insan kaynakları kullanımına baktığımızda, insana daha çok yatırım yapılan geleneksel sistemden, daha az kaynakla dah çok iş yapan teknolojilere evrildiğimizi görüyoruz.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları gündeminin başarıyla sonuca ulaştırılmasında sistem değişikliği bir çözüm sağlayacaksa, özellikle sosyal nitelikteki problemlerin çözümünde sosyal verinin inovatif ve teknolojik yöntemlerle toplanması ve işlenmesi, pozitif sosyal etki yaratılması açısından umut verici bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın gerçekleştirilmesi için elimizde bulunan ve giderek kıtlaşan kaynaklarla hareket etmek durumundayız. En hızlı ve verimli sonuca ulaşmak için, verinin inovatif şekilde ve teknolojik yöntemlerle üretilmesi ve kullanılması kadar hızlı öğrenme ve paydaşlar arası işbirliği de gerekmekte.
Duruma bir de kamu politikası açısından bakalım. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın gerçekleştirilmesi bağlamında devlet, sistemsel sorunların giderilmesinde ve sistemik değişiklik oluşturulmasında teknolojiyi nasıl kullanabilir? Devletler ya da hükumetler zaman zaman, bürokrasileri nedeniyle yavaş hareket eden yapılar olarak değerlendirilse de, COVID-19 süreci bize gösterdi ki, böylesi acil küresel bir krizde kamu kurumları, ihtiyaçların karşılanması noktasında hemen devreye girip teknolojiyi ve insan gücünü kullanarak mobilize olabiliyor.
COVID-19 krizini deneyimlemiş kuşaklar olarak, teknolojik çözümlerin dayanıklılık ve uyumlanma kriterlerine göre tasarlanması gerektiğini söyleyebiliriz. Krize dayanıklı ve uyumlu sistemler ve teknolojiler geliştirirken aynı zamanda açlık, yoksulluk, istihdama erişim gibi kronik sorunları hızlı çözebilecek yöntemleri de düşünmek ve aksiyona geçirmek gerektiğini anladık. Bugün COVID-19 gündemi içinde küresel bir sağlık krizinin sosyal ve ekonomik problemleri de beraberinde getirdiğini görmekteyiz ancak COVID-19 dünya üzerindeki son küresek kriz olmayacak; o yüzden hazırlıklı olmalıyız. Bu süreçte bir kez daha anlaşıldı ki, küresel krizlerle baş etmek ancak kamu ve özel sektör arasında oluşacak işbirliği ile mümkün. Bu işbirliği çerçevesinde, yaşananlardan ders çıkarılması, tecrübelerin karşılıklı paylaşılması kadar inovasyon odaklı ve uzun vadeli düşünme, tedarikçi ilişkilerinin geliştirilmesi, araştırma geliştirme faaliyetlerine yatırım ve ihale süreçlerinin kolaylaştırılması sayılabilir. İklim değişikliği veya bio-çeşitlilik kaybı gibi geniş tabanlı sorunların giderilmesinde pozitif etkinin yaratılması ve sistemsel değişime ulaşılması için teknolojinin devreye sokulmasında işbirliği önem arz ediyor.
Peki, küresel sorunların giderilmesinde devletin, gelişen teknolojileri devreye sokmakta rolü nedir?
*Öncelikle, hükümetlerin yeni teknolojilerin geliştirilmesinde ve devreye alınmasında proaktif olmaları bekleniyor.
* Sağlık, ekonomik ve sosyal problemlerin giderilmesinde kullanılmak üzere önceden tasarlanmış stratejilerle ve senaryolarla hazır olmak için acil olarak uyumlanabilen vizyon ve strateji belgelerinin üretilmiş olması çok değerli bulunuyor.
* Teknolojinin pozitif etki yaratmak üzere kullanılması vizyonu ve stratejisine dair yönetişim, hesap verebilirlik ve yetkilendirme mekanizmaları da bu sistemin sağlıklı bir şekilde yürümesini sağlayacak unsurlar.
* Devletlerin önemli rol oynadığı bir diğer alan da inovasyon ve araştırma geliştirme ekosistemini destekleyecek bir ortam yaratmaları ve gerekli teşvik sistemlerini devreye sokmaları.
* Devletlerin finansal piyasaları güncelleyecek ihale mevzuatını gözden geçirmesi ve kamu idaresi altyapısına yatırım yapılması.
* Sorunların çözülmesinde, her kesimden ve sektörden paydaşlarla hareket edilmesi, kaynakların ve bilginin paylaşılarak çözüm üretilmesi, işbirliği ile kolektif eyleme geçilmesi.
* Uzun vadede ancak dayanıklılığı destekleyecek ve çözümlerin üretildiği ortamın sağlanması.