Formula 1 yönetimi 2019 yılının sonunda yayınladığı sürdürülebilirlik planında bütün operasyonların ne kadar emisyona sebep olduğunu detaylandırdı ve 2030 yılına kadar net sıfır olma hedefi için halihazırda atılan adımları listemekle beraber her ölçekte taahhütlerde bulundu. Peki Formula 1 bir spor organizasyonu olarak ne kadar emisyon üretiyor? Bunları azaltmak ve onun da ötesinde olumlu etki yaratmak için neler yapıyor?
Yayınlanan rapora göre 2019 sezonu boyunca 256 bin 551 ton karbon emisyonu gerçekleşti; bu rakam neredeyse 56 bin arabanın bir yıllık kullanımına eşdeğer. Ancak bu emisyonların kırılımı biraz şaşırtıcı. Adeta yakıt içtiğini düşündüğümüz Formula 1 araçları toplam emisyonların yalnızca %0,7’sinin kaynağı iken diğer operasyonların bu tablodaki payı ise çok daha büyük.
YARIŞ HAFTA SONLARI
2019’da toplanan verilere göre toplam emisyonların %7,3’üne etkinlik operasyonları neden oldu. Bu alanda yapılan başlıca değişiklik yayınlar için kullanılan tesislerin sabit bir yere geçirilmesi oldu. Covid-19’dan önce takımlarla beraber dünyayı gezen ve her yarışta pistlerde kurulan yayın tesisinin boyutu yarıya indirilirken yayın faaliyetlerinin uzaktan da devam edebilmesi için İngiltere’de bir tesis kullanılmaya başladı. Taşınabilir tesisin yarılanmasıyla beraber yarıştan yarışa seyahat eden kargonun da ⅓ oranında azaldığı söyleniyor.
F1 yönetimi 2021’den itibaren yarış etkinliklerinde çalışan personelin etkinlik boyunca tek kullanımlık PET şişeler kullanmayacağını, su içmek için yeniden kullanılabilir şişeler kullanacağını duyurdu. 2025’e kadar da tek kullanımlık şişelerin kullanımının tamamıyla kaldırılması hedefleniyor. Ayrıca takım ve organizasyon personelinin kullanacağı padok giriş kartlarının için PET şişelerden geri dönüştürülerek üretileceğini duyurdu.
Yarış hafta sonlarında emisyonları azaltmak için lastikler bağlamında da bazı değişiklikler bulunuyor. Yarışlarda bütün araçlara an itibarıyla 13’er set lastik tahsis ediliyor ama Formula 1 yönetimi bu sayıyı aşağı çekme yolunda 2023’te koşulacak 23 yarışın ikisinde araçlara 11’er set tahsis ederek bu sayıya geçiş sürecini test edecek.
Ayrıca lastikleri yarışmaya uygun optimum sıcaklıklarda tutmak için kullanılan elektrikli ısıtıcı battaniyelerin kullanımı da kademeli olarak azaltılıyor. Önceleri 10 setin birden battaniyelerle 100 derece sıcaklığa kadar ısıtılmasına izin veriliyorken, 2022’den beri beş setin 70 derece sıcaklıkta tutulmasına izin veriliyor. Bunun yanı sıra, bu sene yapılan değişiklikle beraber lastiklerde ısıtıcı battaniye kullanılma süresi 3 saatten 2 saate indirildi.
Ancak Uluslararası Otomobil Federasyonu’nun lastik tedarikçisinden özellikle kısa sürede aşınan ve performans kaybeden lastikler tasarlamasını istemesi bu alanda aslında kat edilebilecek yolun epey fazla olduğunu gösteriyor. Yarışlarda çok daha az lastik kullanıp heyecanı benzer seviyede tutacak alternatif yöntemlerin çalışmasının yapılmasıyla beraber bir senede spor için üretilen ve lojistiği yapılan lastik sayısı 25 binin üstünden çok daha düşük bir sayıya indirilebilir.
TAKIM TESİSLERİ VE FABRİKALAR
Takımlar da özellikle fabrikalarında emisyonları aşağıya çekmek için adımlar atıyor. Bunların arasında fabrikada kullanılan elektriği yenilenebilir enerji kaynaklarından tedarik etmek, üretim süreçlerinde ortaya çıkan ısıyı tesisleri ısıtmak amacıyla toplamak ve çöp sahalarına giden çöp miktarına sıfıra indirgemek bulunuyor.
Formula 1 yönetimi, emisyonların %19,3’üne sebep olan takım tesislerinde yenilenebilir enerjiden elde edilen elektrik ve ısınma sistemleri için net sıfır teknolojiler kullanma vaadini vermiş olsa da, bu tesislerdeki emisyonun büyük kısmı ar-ge ve üretim çalışmalarından kaynaklanıyor.
LOJİSTİK VE PERSONEL SEYAHATLERİ
Formula 1’in lojistik sponsoru DHL, 2021 sezonunda 120 bin kilometre seyahat edildiğini açıkladı. Dünya etrafında 3 tura eşdeğer olan bu mesafeyi kat eden Formula 1 araç parçaları, takım ekipmanları ve lastikler dahil olmak üzere bütün kargonun taşınması sezon boyu oluşan 256 bin tonluk emisyonun %45’ine neden oluyor. Takvimdeki yarışlara ulaşımın bir diğer öğesi olan personellerin ulaştırılması da hatırı sayılır miktarda emisyonların kaynağı. Takım, sponsor ve organizasyon çalışanlarının bütün hava ve kara seyahatleri ve otel konaklamaları da toplam emisyonların %27,7’sine denk geliyor.
Sunulan sürdürülebilirlik planında lojistik operasyonlarda bu emisyonları azaltmak için yeni ve daha az emisyonlu bir uçak filosu veya deniz yoluyla kargo seçeneklerinin değerlendirildiğine; önlenemeyen emisyonlar için de karbon telafisi amacıyla ağaç dikileceğine dikkat çekildi.
Fakat bu önlemler alınırken takvimdeki yarış sayısındaki artışı da dikkate almak gerekiyor. Zira sene boyunca ülkeden ülkeye, hatta kıtadan kıtaya giden organizasyonun sebep olduğu emisyonların ¾’ü seyahatten kaynaklanırken takvimdeki yarış sayısının artması bazı soru işaretleri uyandırıyor. 20 sene önce bir sezondaki yarış sayısı 16 iken 10 sene önce bu rakam 19’a, günümüzde de 23’e çıktı. Emisyonların azaltılması için verilen taahhütlere karşı bir sezonda yapılan yarış sayısının hızla artışı bu konuda kayda değer bir çelişki oluşturuyor.
Bütün bu çalışmalar Formula 1’in bütün operasyonlarından kaynaklanan olumsuz çevresel etkilerin azaltılmasını hedeflemekle sınırlı kalıyor. Ancak birçok çalışmanın da desteklediği gibi sosyal etki ve çevresel etki birbiriyle örüntülü konular ve yaratılan etkiyi artırmak için ikisini beraber ele almak gerekiyor. Formula 1 ile beraber Uluslararası Otomobil Federasyonu fazlasıyla erkek egemen olan motorsporlarında kadınların katılımını artırmak için bazı girişimlerde bulundu.
Motorsporları seviyelerinde ilerleyen kadın sürücülerin azlığına bir çözüm olarak 2019’da W Series adlı, yalnızca kadın sürücülerin yarışabildiği bir mücadele oluşturuldu. 2022 sezonu tamamlanmadan yarıda bırakılan bu girişimin yerine ise şimdi, 2023 sezonundan itibaren benzer bir yapıda olan F1 Academy koşulacak. Motorsporları dünyasındaki birçok önemli figür bu yarış serilerinin kadın sürücüleri erkeklerden tamamen ayırarak amaçlananın tam tersine ulaşılmasına sebep olduğunu; fonların bu organizasyonlar yerine küçük yaştan itibaren kız sürücüleri destekleyecek programlar için kullanılmasının çok daha etkili olacağını belirtti.
Takım çalışanları oranlarındaysa inisiyatif takımlara bırakılmış gibi gözüküyor. Bu bağlamda en somut adımları atan Alpine takımı, 850 çalışanlarının %12’sinin kadın olduğunu, 2027’ye kadar bu oranın %30’a çekilmesinin hedeflendiğini paylaştı. Stajyer ve yeni mezun alımlarında ekiplerine eşit oranda kadın ve erkek katmayı hedeflediklerini de eklediler. Ayrıca karting seviyesindeki yetenekli genç kız sürücüleri belirleyip onları destekleyeceklerini ve motorsporları kariyerlerini ilerleteceklerini açıkladılar.
Birçok kuruluşun 2030’a kadar net sıfır hedefi başlığıyla duyurduğu sürdürülebilirlik planlarında olduğu gibi, Formula 1’in de bu etkileyici taahhütlerini değerlendirirken şüpheci davranmak gerekiyor. Bu vaatler fazlasıyla azimli olsa ve insanları bu konu hakkında daha bilinçlli hale getirse de satırların arası okumaya başlandıkça bu verilen sözlerin bahsedildiği kadar fayda sağlamayabileceğini görmek mümkün oluyor. Bu hedeflere gerçekten ulaşmak, hatta yaklaşmak için mevcut sistemde yapılan değişikliklerin ötesinde düşünce yapımızı değiştirererek bir sistem değişikliğini benimsememiz gerekiyor.